Niçin Psikoterapi?

Bu sitesinin yazarı Psikoterapist Ali Bıçak niçin psikoterapi almalısınız ve terapiye ihtiyacınız olup olmadığını nasıl anlayabileceğinizi yazdı. Bu yazıda kendisi, psikoterapi ne işe yarar, psikoterapide hangi sorunlar ele alınır ve psikoterapi psikolojik sorunların iyileşmesinde hangi varsayımları temel alır gibi soruları cevaplamaya çalışıyor. Bu yazıyı okuyan herkesin, psikoterapi hakkında bilgi sahibi olacağını düşünüyor ve psikoterapiye ilgi duyacağına inanıyor.

Niçin Psikoterapi Almalısınız?

Niçin psikoterapi almalısınız? Çünkü, bireyler arası ilişkilerde yaşanan çatışmalar ve psikolojik sorunlarınızın kaynağı, erken çocukluk yıllarında yaşadığınız öğrenmelerle alakalıdır. Bu öğrenme ve içselleştirmede yaşanan hatalar, bize bakım veren anne babamızla kurduğumuz ilişkilerin niteliğinden kaynaklanır. John Bowlby’nin yaptığı bebek araştırma sonuçları bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bowlb (1973), ebeveynlerle yaşanan ilk deneyimlerin, onlarla kurduğumuz ilişkilerin zihinsel temsili olarak kişiler arası dünyamızda iş görecek bir kaç çalışma modeli geliştirdiğini ortaya koymuş ve detaylandırmıştır. Bu modeller veya şemalar, bilinç dışımızda kuracağımız ilişkilerin doğası hakkında belirli bir paradigmayı temel alır. Birine yakınlık duymayı ve ona bağlılığı sürdürüp sürdürmemeyi belirler. Hepimiz, çevremizi bu şemaların lensleri aracılığıyla filtreleriz.

Niçin psikoterapi almalısınız? Çünkü, psikoterapi şimdi bize neler olduğunu fark ettirir. Bu farkındalıkları, bize geçmişte neler olduğunu bakarak yorumlar. Psikoterapi şimdi ve burada prensibiyle, geçmişi yeniden anlamlandırıp, yeni bir deneyime dönüştürür. Böylece geleceğinizi öngörüp,  benzer hatalar ve çatışmalarınızın önüne geçmeniz mümkün olur.

Psikoterapi Ne İşe Yarar?

Geçmişte yaşanan uyumsuz kalıpların bugünü nasıl etkilediğini biraz önce yukarıda dile getirdik. Ancak bu kalıpların sabit ve değişmez olduğunu kabul etmiyoruz. Psikoterapide kimlik ve kişiliğinizin uyumsuz yönlerini değiştirmeniz mümkündür. Kimlik kişilik esnektir, değişip dönüşebilir.

Bununla birlikte, kişiliğimiz belirli bir noktada sabit olarak değil, başkalarıyla etkileşirken sürekli olarak değişir. Nörobiyoloji araştırmaları, erken çocukluk yıllarında kurduğumuz ilişkilerin kimliğimizi şekillendirdiğini ancak bu “şekillendirme sürecinin yaşam boyunca gerçekleştiğini” doğrulamaktadır (Siegel 1999, s. 4). Kimliğimizin uyumsuz yönleri çocukluğumuzda öğrenilmiş olsa da, yetişkinlik yaşamımızda kurduğumuz ilişkilerde devam etmektedir. Eğer, otoriter ve sert ebeveynlerle büyümüşseniz, onları sakinleştirecek şekilde davranmak durumunda kalırsınız. Bunu yapmak için kendi isteklerinizi ertelenmek zorundasınızdır. Bu ilişki biçimi, ilerleyen dönemlerde başkaları ile kuracağımız etkileşimlere taşınır. Bir zamanlar uyum sağlamamıza yarayan bu döngü, bizi yakınlık kurduğumuz kişilere karşı sert ve baskıcı olmaya zorlar. Bu ilişki biçimi şimdi uyumdan çok uyumsuzluk doğurur.

Psikoterapinin Temel Varsayımları Nelerdir?

Her birimizin barındırdığı uyumsuz örüntüler, ilişkide olduğumuz diğer kişilerin örüntüleri ile etkileşime girdiğinde bir sistem yaratılır. Bu yüzden psikolojik rahatsızlıklarımız sadece kendimizde kalmaz. Sahip olduğumuz bir sorun her ne kadar kendi içimizdeki örüntülerden kaynaklansa da, ilişkide olduğumuz diğer kişilerin bileşenleri tarafından da yaratılır. Sahip olduğumuz uyumsuz bir yapı başkalarının uyumsuzluklarını karşılıklı olarak besler. Bu yüzden kendi kalıbımızda yaratacağımız değişim sosyal sistemimizdeki diğerlerini bütünüyle değişime iter.

Seans Odasında Danışan Uyumsuz Örüntüsünü Yeniden Sahneler

Danışan terapötik ilişki içinde, geçmişinde önemli ötekilerle kurduğu etkileşim örüntüsünü tekrar eder. Bu terapide aktarım olarak nitelenir. Terapist için bu gözlem çok önemli bir fırsattır. Terapide danışan nasıl bir ilişki kuruyor, böyle biriyle ilişki kurmanın terapiste hissettirdikleri üzerinden terapist müdahaleler planlar. Şimdi ve burada ilkesinden hareketle, terapist danışanı seansta sürdürdüğü uyumsuz ilişki kalıplarını değiştirmesi için teşvik eder.

Şu anda çalışmak, danışanın daha hızlı değişimi yakalamasına fırsat veriyor. Eğer çocukluk dönemindeki çatışmaları ortaya çıkarmak, ve onları çalışmak istersek daha uzun seanslara ihtiyaç duyabiliriz. Bu yüzden, günümüze ve şimdiye vurgu yapmak, kısa bir zamanda danışana büyük etkisi olur.

Terapi İlişkisi Çift Taraflıdır

Dinamik terapilerde aktarım kavramı çok önemlidir. Terapist danışanla etkileşim kurarken, danışanın işlevsiz kişiler arası etkileşimlerinin yeniden canlanmasına etki eder. Sullivan (1953), seansta terapisti hem bir katılımcı hem de bir gözlemci olarak düşünür. Terapi ilişkisi çift taraflıdır, terapide ilişkisel bir döngünün kabulü, terapistin danışana yardım sağlarken, gerekli müdahaleleri yapmakta zorlanacağını varsayar. Çünkü danışandan bağımsız bir etkileşim mümkün değildir. Terapist danışanın uyumsuz etkileşim kalıpları tarafından çekilerek, ona göre hareket etmeye zorlanacaktır.

Aktarım ve Karşı Aktarım İlişkisi

En iyi terapist danışanın işlevsiz kalıplarına çekilmeyi durdurabilen, bir başka ifadeyle aktarımı eyleme vurmayandır. Bu karşılıklı etkileşim ve uyumluluk halini, (etkileşimli karşı aktarım), terapist vakti gelince danışanın yüzleşmesini sağlayarak gerekli yorumları yapabilmelidir.  Terapistin danışanın uyumsuz döngüsüne çekilmesi onun başarısızlığını göstermez.  Terapist kaçınılmaz olarak hastanın uyumsuz döngüsüne tepki vermek üzere zorlanır.

Danışanın Uyumsuz Döngüsünde Katalizör İşlevi Terapistindir

Wachtel’in (1987) ifade ettiği gibi,  seans içinde terapist danışanın döngüsüne tepki göstermeye “bağımlı” olur ve danışan terapisti kendi döngüsünün “suç ortağı” olarak harekete geçirir. Bu durum terapinin başarısızlığını göstermez. Ancak terapist etkileşimsel sistemde, adeta bir oyuncu gibi danışanın döngüsü ile dans eder. Vakti gelince de netleştirme, yüzleştirme ve yorumlamayla danışana deneyimsel olarak iç görü kazandırır. Değişen danışanın işlevsiz döngüsü olur.

Seansta Terapist Uyumsuz Döngüyü Beslememelidir

Danışan terapisti kendi uyumsuz döngüsüne bir çok defa çeker. Bu bilinç dışı, uyumsuz döngü danışanın yıllardır sürdürdüğü, kronik hale gelmiş zihinsel gelişiminin bir yansıması olarak yaşanır. Örneğin uyumsuz aile tutumları ile yetişen bir çocuğun zihinsel süreç ve yapısında düzensizlik oluşur. Bu düzensiz yapı, çevresi ile ilişkilerini karşılıklı besler. Her defasında empatik olmayan tutumlarla karşılaşan çocuğun uyumsuz döngüsü yapısal olarak daha da güçlenir.

Seansta Olan Şeyleri Psikoterapist Farkeder

Terapistin danışanın döngüsüne uymayarak, danışanın işlev bozukluğunun bir kopyasını nasıl besleyip geliştirdiğini fark etmesi gerekir. Terapist gözleyen beni ile bu bilgiyi, danışanla kurduğu etkileşimin doğasını olumlu yönde değiştirmeye çalışmak için kullanır. Bunu yaparak, danışanın sağlıklı ilişki kurma tarzını geliştirmesine destek olur. Dahası, terapist, danışanın, seansta neler olup bittiğini araştırmaya yardımcı olmalıdır. Danışan seansta terapist aracılığı ile deneyimsel olarak ilişki kurma biçimini değiştirir.

Psikoterapide Ele Alınacak Sorunlar Nasıl Seçilmelidir?

Terapi seanslarında odak noktası olarak ele alınacak, en güçlü problemli ilişki örüntüsü seçilmelidir.  Danışanlar seansa bir çok uyumsuz döngü getirebilirler. Bunlar arasından birini çalıştıktan sonra diğerine geçilebilir. Bu seçimde danışanın kendisi hakkında ve başkalarının kendisi hakkında düşünceleri yol gösterici olacaktır. Seçim yaparken, diğer ilişki kalıplarının önemsiz olduğu anlamına gelmemelidir. Bununla birlikte, en sık karşılaşılan sorunlu etkileşim türüne odaklanmak, diğer daha az merkezi kişilerarası döngüleri boş geçmeyiz. Psikoterapi seanslarında zaman faktörü en güçlü gerçekliktir. Zamanın verimliliği açısından çalışılacak konunun teke indirilmesi önem arz eder.

Niçin psikoterapi başlıklı yazımızın sonuna gelmişken, bu yazımızı okuyan danışanların daha fazla bilgi edinmeleri için yazmaya devam edeceğiz. Bir başka yazıda görüşmek üzere.

 

Kaynaklar

Bowlby J: Attachment and Loss, Vol 2: Separation, Anxiety, and Anger. New York, Basic Books, 1973

Siegel DJ: The Developing Mind: Toward a Neurobiology of Interpersonal Expe- rience. New York, Guilford, 1999

Sullivan HS: The Interpersonal Theory of Psychiatry. New York, WW Norton, 1953

Wachtel PL: Action and Insight. New York, Guilford, 1987

 

©2018 Klinik Psikolog-Psikoterapist Ali Bıçak, Her Hakkı Saklıdır. www.alibicak.com içeriğini sürekli yeniler, yeni içerikler üretmeye devam eder. 

Psikoterapist Ali Bıçak

Share
Published by
Psikoterapist Ali Bıçak

Recent Posts

Grup Terapisi ve Aile Dizimi

Grup Terapisi ve Aile Dizimi Antalya Muratpaşa ilçesi Fener Mahallesi, Fener Caddesi, Beyaz Dünya İş…

1 yıl ago

Aile Dizimi Grup Psikoterapisi

Aile Dizimi Grup Psikoterapisi Çalışması Antalya Kaleiçi'nde Kosa Butik Otel'de 2 gece 3 gün sürecek…

1 yıl ago

Aile Dizimi ve Grup Terapisi Etkinlikleri

21-23 EKİM 2022  KAŞ'TA  AİLE DİZİMİ VE GRUP TERAPİSİ ETKİNLİKLERİ KAMPINDA BULUŞALIM Aile dizimi ve…

2 yıl ago

Psiko-Eğitim Kampı 2022

30 EYLÜL-1-2-3 EKİM 2022  OLYMPOS’TA PSİKO-EĞİTİM KAPMINDA BULUŞALIM Merhaba hepinizi psikoloji kampımıza davet etmek istiyorum.…

2 yıl ago

Kadın Çabuk Unutur Erkekse Geç

Kadın Çabuk Unutur Erkekse Geç! Herkesin bir ayrılığa, bir kayba karşı tepkisi farklıdır. Kadın çabuk…

3 yıl ago

En Yaygın Depresyon Belirtileri Nedir?

En Yaygın Depresyon Belirtileri Nedir? Günümüzde depresyon belirtileri göstermeyen yoktur. Hele koronavirüs depresyon nedeni olduğu…

4 yıl ago